Zaten günün başından absürt bi son geleceği belliydi. Dün gece uykuyu sağlama alayım diyerekten daha hava kararmadan içtiğim Atarax, gün döndüğünde hala etkisini göstermemişti. Ben bilmem kaç yılının Avrupa Yakası'nı izleyerekten asdkjskdfj sesleriyle kıs kıs gülerken, uyuya kalmışım. Bunun saat kaça takabül ettiğini tam kestirememekle birlikte, bu sabah zar zor uyandım. Bizim Atarax gece göstermesi gereken etkiyi anca sabah gösterdiği için, binbir güçlükle yataktan sürünerek çıktım. Baktım dersin başlamasına 15 dk var, yine geç kaldık anasını satiim dyerekten yola koyuldum. Evden henüz çıkmıştım ki, Good Morning! diyen bir ses yüreğime indi. Arkamı bir döndüm bizim yan komşu. Adamı ilk önce Felina'ların büyük oğlu sanıyordum, meğersem işlevi komşulukmuş sadece. (geçen hafta arabasını çaldılardı) Adamı arada bir görüp selamlaşmak dışında pek muhabbetim yoktu. Skytrain'e mi gidiyorsun dedi, he dedim. Gel bırakayım dedi, bir saate bir adama baktım, dedim burası Kanada bi bok olmaz. Bindim arabaya. Hoşbeş filan, I like Turkish food dedi, dedim kim sevmez. Avusturalya ve İngiltere de yaşamış bir dönem. Sevdin mi buraları deyince, dedim özlemekten memleketi daha pek tadına varamadım. O da merak etme dedi, eve dönüş kadar güzeli yoktur, ama hakkını vericeksin yolun. Eğer ki tadına varamamışsan hasretin, dönüşün bir anlamı olmaz. dedi. Sabah sabah hem ingilizce hem felsefik bu cümleler ağır geldiyse de sadece Really? dedim geçtim. Neyse derse girdik, gün olağan ilerliyor. Bizim Sophia'nın yüzünden düşen bin parça. Bıçkın delikanlımız pas vermediğinden biraz hırs yapmış.
S- Spora başlıycam kilo vercem.
E- Aaa iyi fikir abi. Bende istiyorum. Yaz geldi geçti...
S- Yüzsek ya hem eğlenceli. Ama sahile gitmek istemiyorum.
E- Bende yaa, hafta sonu gittim hem sıcak hem kalabalıktı. Okulun havuzuna gidelim?
S- Tamam ama benim mayom yok.,
E- Benim var ama yenisini almam lazım. Çok dekolte, okulda giyemem. (sanki mayoyla derse gitcem aq)
S- Tamam çıkışta alalım o zaman.
E- Önce spor kartı alman lazım. Ben aldım kızım bedava. Çıkışta 2 dk da hallederiz. Free, freee....
(Kız iyice gaza geldi tabi. Aslında ana tema şu: Önce okulun havuzunda pratik yapıcaz yüzmeydi şuydu buydu filan. sonra sınıftakilere diycez hadi gelin sahile gidelim. Bizim ki giycek bıcır bıcır bikinileri salıncak delikanlının önünde oh dicek almadığına yan)
Neyse ardından biz Okyanusun ekolojik sistemine küresel ısınmanın etkileri temalı oldukça enteresan bir ders işledik. Akabinde koştur koştur okulun fitness salonuna gittik. Sophia formu doldururken bende havuzun saatlerini not alıyordum. Danışmana gittik dedik ki al bu form.
D- Öğrenci numaranız?
S- Haa o daha yok biz akademik öğrenci değiliz. (eziğiz biz hala çömeziz SFU bizi kaale almıyor)
D- O zaman para ödemeniz lazım. Aylık 50 $ dolar.
S- şalskşlaskd?
E- *****
D- Ya da günlük 4 $ dolar, ne zaman kullancaksanız o zaman ödersiniz.
S- Bu olsun.
E- E benim kartım var ama nolcak?
D- Sen ödemicen.
E- harbi mi? ehe.
Sophia göt olsa bile hırsla dolan kadınlık içgüdüleriyle hiç bir tersliğin müthiş planımıza engel olmasına izin vermedi. Daha da gaza geldik biz.
E-Sporcu mayosu alalım şöyle, profesyonel.
S-Nereye gitcez?
E- Metrotown ucuz baya.
S- Orda bulabilcez mi? Ben hep seksi bikiniler gördüm orda. Hiç öyle kapalı bişi görmedim.
E- Adidas madidas bakarız kızım. Downtown çok pahalı.
Biz şöyle sporcu mayosu alcaz, böyle spor yapcaz falan filan diyerekten gittik, ucuzluğa. Gördüğümüz spor mağazasına girdik. Bakınıyoruz. Lakin sporcu mayolarının hepsi pek bir çirkin. Yılmadık birer tane seçtik, gittik denemeye. Önce Sophia girdi, çıktı suratında bir hassiktir ifadesi.
E- Alcan mı?
S- Düşünüyorum.
Sonra ben girdim. Çıktım aynı ifade.
S- Alcan mı?
E- düşünüyorum.
Bu sırada bizimki pes etmemiş başka bir model ( ne kadar başkaysa artık aynı çirkinlikte) seçmiş deniycek. O kabindeyken bende biraz bakındım. Bir de ne göreyim, karşımda bir 60lar mayosu. Denemekten ne çıkar dedim, aldım. Sophia çıktı gösterdim denicem ben bunu dedim, ben girdim kabine. Giydim sonra 'ehe' dedim.
E- Ben alcam bunu.
S- Bak bende bunu seçtim.
(siyah straplez bir mayo gösteriyor)
E- Güzelmiş bu.
Bizim ki denedi çıktı.
S- Alcam ben bunu.
Biz 'ulan sporcu mayosu alcakken yine güzel mayolar aldık. Ama napalaım onlar da çok çirkin' filan diyerek kasaya gittik. Uzunca bir kuyruğun ardından kasa da ki kadın şöyle dedi:
K.K- Hanfendi bir alana bir bedava bu mayolarda. isterseniz bir tane daha beğenin.
E :):):):):):)
S- Ben?
K.K - Yok sadece bu model de böyle.
Sophia yine göt oldu ama aldırmadı, ben yangından mal kaçırır gibi gittim ikincisini aldım. Sophia'nın diğer planı da 'hatunlaşmak' Çok spor giyiniyormuş o yüzden ilgisini çekememiş. Dün elbise almış, bugünde ayakkabı alcak. Harıl harıl aradık, neyse çıtı pıtı bişi aldık çıktık. Baktık saat geç, dağ boyutunda ödev var. Ulan yarın herif çok şaşırcak aehehe diyerekten ayrıldık.(bundan önce, yanımıza bi çocuk geldi 75 cent istedi. Verdim bende. Sophia da niye verdin kızım lan filan derken 20 metre ötede çocuk başkasından da aynı parayı aldı. Biz de ulan kıyak iş haa falan dedik. Çulsuz kaldığımızda deniycez)
Neyse ben yeni mayolarımla eve geldim. Çok mutluyum, yaşasın Retro filan diyorum. (geçenlerde aldığım Benefit ürünlerine sonra değinicem, Retro akımı babında) Özenle yüzme malzemelerimi hazırladım. Bir hışımla banyoya girdim. Hızlı hızlı duş alcam sonra ödev yapcam çok az kalmış teslim saatine. Ojelerimi filan çıkardım, soyundum, küvette bir misafiri görünce çığlığı bastım.
Başım kadar olmasına rağmen saç kadar ince ayaklarıyla küvetin ortasında melül melül duruyor. Üzerimden ilk şaşkınlığı atınca 'napcam lan' dedim. Şimdi suyu açsak hayvancağız geberip gidicek. (tabi ben günün ekolojik sistem etkisinden çıkamamışım. İçimden bir ses 'sen şimdi bunu öldür, bütün dengeyi bozcan..böcekler çoğalcak yiycekler insanları, örümcekler onları yemedi diye. Gör bak neler olcak. küresel ısınma) İçim elvermedi. İki dürttüm çıksın küvetten diye bana mısın demiyor. Hayvanı oraya dürtüyorum, iki yürüyor hop gerisin geri yuvarlanıyor. Çıkmaya çalışıyor tökezleyip aynı yolu bir düşüşle geri gidiyor. Binlerce takla attı. Ben de o sırada hadi aslanım hadi oğlum hadi nidalarıyla hayvanı gaza getirmeye çalışıyorum. *? Havlular koydum, şarkılar söyledim, onu yaptım bunu yaptım yok. .bu sırada vakit hızla ilerliyor ve benim teslim saati an be an yaklaşıyor. İçimden bir ses aç sıcak suyu haşlama olsun dese de bugün ki çevre dersinin etkilerini üzerimden atamıyorum. Hadi koçum bak ne güzel geldin ha gayret azıcık daha. Hayvanın incecik kolları benim daha dün döktüğüm çamaşır suyunun kaygan etkisine dayanamıyor tabi. İki adıma kalmadan yuvarlanıyor. Sanırsın akrobatik örümcek. En sonunda tırmanabildi, bu sefer de yolu tutturamıyor. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum, ben öyle mal mal örümceği izliyorum. En sonunda benim saç kremine abandı. Aa dedim salak napcan orda. (ulan saç kreminin kutusunu alsana be kadın koy camın önüne) Bu tabi benim aklıma uzun bir ahahahah mal lan bu örümcek kopması ardından geldi. Hayvanı aldım pencereye götürdüm. Sonra da comma lady commmamaaa lady nidalarıyla duş aldım. Ki aklıma başka bir hikaye geldi.
Irmaaaaak burda akrep var.
(fonda erkin koray Akrebin Gözleri çalar. Şaka değil sahiden çalar. Kadere bak)
Bu sırada teslim saati geçer, ben şu bloğu yazayım da başlarım derim. Başlayamam.
Bir de 2 hafta önce halk kütüphanesinden aldığım Marilyn Monroe filmini hala geri götürmem. Üstüne inatla izleyemem. Bir de her güne 1 $ vereceğimi bile bile, bugün hatta kütüphanenin yanına gitmeme rağmen, elimde patlar.