Burjuvazi'den Memleket'e

17 Temmuz 2010 Cumartesi 20:05 Gönderen tamarra
Şehrin merkezinde anasının nikahı kadar büyük bir alış veriş merkezi. Bir o kadar çok da insan. Aslında daha ziyade Çinli. Çünkü sanki burası Kanada değil de Çin Halk Cumhuriyeti. Yanımda iki arkadaş (yine Çinli) öyle vitrin alışverişi yapıyoruz. Bakınıyoruz. Daha doğrusu onlar bakınıyor, ben her gördüğüm etikette sesli bir şekilde küfür ediyorum. Bir şal neden 300 $ olsun ki, nesi var şimdi bunun, Burhaniye pazarında 5 liraya alırsın, alla alla ya, tasarımına koyiyim senin. İtalyan tasarımcının gözde ürünlerinden, yeni sezon, evet müthiş indirim var... 900 $lık ayakkabı 600 $ düşmüş, kaçırma! plastik o plastik yağmurda su geçirir. Chanel'in bile cidden ucuz kaldığı ortamlar... Sanırsın Aşk-ı Memnu'nun Firdevs hanımı herkes. (izlemedim diziyi, izleyenleri de kınadım. sonra gurbet ellerde yuuutubdan evet ordan izledim. utanıyorum)  Bir ruj efendime söyliyeyim nasıl desem nerden baksan 100 $. Olacak işler değil... Benim iki arkadaşımda çanta almak istiyorlar. Biri Coco Chanel hastası bir kız, her gördüğü Chanel ürününde iç çekiyor filan. Diğeri de en pahalısı güzeldir zihniyetinde hep en pahalı şeyleri beğeniyor. Hele de pembeyse almasın diye zor ikna ediyoruz. (bi ara fosforlu yeşil bir deri ceket alacaktı ama korkunç. almasın diye çakma bu ben anlarım dedim) Neyse ben böyle en Soğanlı tavrımı takınmışım ortalıkta atarlı atarlı geziyorum, şöyle bir ses duydum "bu güzelmiş de oha çok pahalı" Kumralca bir kız. Hemen yanına gittim.(bazen hintçeyi filan türkçe sanıyorum da emin olamadım)
-Where r u from?
Daha sorunun cevabı gelmeden kızın ifadesinden Türkiye'li olduğunu anladım. Çünkü burda sokakta birine nerelisin diye sorsanız, hiç şaşırmaz. Cevap verir, uzun uzun nereli olduğunu ailesini filan anlatır. Herkes kardeş eşit ehe vergilerimizi seviyoruz. Fakat kızın suratında ki "sanane lan piyango musun" ifadesi evet dedirtti Türk bu arkadaş.
- Turkey.
-Bende.


Kız diğer arkadaşına seslendi. Biri 16 diğeri 17 yaşında küçümence efendi kızlar. Saygılılar. Antalyalılarmış. Dil okuluna gelmişler, 15 gün olmuş ama gün  sayıyorlarmış. İkisi de pişman olmuş, ne biçim şehir lan bu yapacak bir şey yok diye geziniyorlarmış. Sonra dedim ki gelin Türk kahvesi içelim. (tabi ben benim Çinlileri iki dakkada sattım.) Beraberce Türk Kafesine gittik. Karnımız da acıkmış, baktık tas kebabı da var ohoho dedik kaçırmayalım. (bir de o kafe de masa da tuzluk var. daha başka bir yerde görmedim, çünkü insanlar tuz kullanmıyor burada. ağızlarının tadı yok farkında değiller) Küçük olan hemen kırmızı bibere saldırdı.
-Herşey tatlı sosla yapılıyor valla geldiğimden beri içim çıktı, acıyı özledim.
dedi tabağına boca etti. Gülümsedim. Sonra havadan sudan ordan burdan derken sıra Türkiye'ye geldi. Lakin bu aşamada beni ümitlendiren birşeyler oldu.
Daha lise öğrencisi kızlar bunlar ve öyle çook büyük bir şehir dede yaşamıyorlar. Antalya'nın bir ilçesinde... Fakat, kızlar benim diyen adama taş çıkartacak kadar kültürlüler. Metalci 16 yaşında ki ve Kemalist. (tamam şimdi dinci olmayan Kemalist oluyor moda gibi de, boş kafalı değil bildiğin bilgili.) Uzun uzun Türkiye'nin durumunu CHP'nin ne olacağını, anayasa değişikliğinin sebeplerini, Rusların Antalyadan sürekli arsa almalarının tarihsel bir "sıcak denizlere inme" politikası olduğunu filan söyledi. Diğeri de Kemalist ve üzerine deist. Merak ettim deistlik ne demek biliyor mu diye, baya bir zarfladım, neden seçtiğini anlamaya çalıştım. 17 yaşında lakin kutsal kitapları okumuş, hiç biri aklına yatmamış ve bilimi tercih etmiş. Darwin'in evrim teorisini bilmiyordu yalnız, dedim oku, bilim diyorsun madem. Baya baya sohbet ettik, seçimlerde oynanan oyunlardan bahsettik. Hava hafiften kararmaya başlayınca kalktık..Metro istasyonunda, haftaya buluşup döner yemeye gitmeye söz vererek ayrıldık.
Tabi ben eve dönerken biraz afallamıştım. Üstüne çok yorgundum, zar zor yürüdüm. Bir anda sen küfrederken bujuvaziye, karşına canavar gibi iki kız çıksın, otursun sana memleket meselelerini anlatsın, memleketten haberler taşısın. Sonra dedim ki, hala umut var her şey için. Mesela bu yerde yaşamak için (bazen böyle küçük sürprizlerle) ve memleketimizde hala çalışan beyinler olduğu için (belki değiştirebilecek bir şeyleri)
Sonra mfö dinleyerek uyudum;


Benim hala umudum var, inkar etsem de istediğim kadar...

0 Response to "Burjuvazi'den Memleket'e"

Yorum Gönder