DÖNERCİ CENNETİ VANCOUVER
Malumunuz benim festivalde çalışma durumum vardı ki ben onu tamamen unutmuşum. 12 ağustos günü ben her zaman ki gibi gün ortası uyandım, ağır ağır kahvemi içtim, takıldım öyle msnde filan film izledim. (tembellik eylemlerinin hepsini yaptım istisnasız) akşam üzerine doğru da canım sıkıldı evde, bi dışarı çıkayım bi iki kadeh bişi içerim filan dedim hazırlandım. Lakin msnde takılı kaldım öyle unutmuşum, bir ara tarih neydi bugün yaa diye bir baktım telefona! 1 saat sonra açılış partisi var, ben fotoğrafçıyım, ama hala evdeyim, adresi bilmiyorum ve makinemin şarjı yok, üstelik hafıza kartı dolu fotoları aktarmamışım.. bu nasıl bir sorumsuzluktur allah senin belanı versin Ecem diye kendime küfrede küfrede (sesli bir biçimde aldırmadan hem de etrafta türk var mı duyar mı diye) koştur koştur evden çıktım. partiye 10 dakika kala ben hala adresimi arıyordum sokaklarda, çok susamıştım ve etrafta tek bir market yoktu.. sorduğum herkes şurda burda aa bir kaç yüz metre filan derken ben kilometrelerce yürüdüm ve sonunda mekanı buldum. mekan eşcinsel mekanı, e tabi enteresan bir yer. hatta 26 ağustosta Lady Gaga geliyormuş, kıyakmış yani. boşu boşuna koşturmuşum çünkü söylenen saatten 2 saat sonra mekan doldu ve fotoğraflık kıvama geldi. bende bari çıkayım dışarda bi sigara içeyim dedim. kapının önüne çıktım burnuma çok tanıdık bir koku geldi, kafamı bir kaldırdım, DÖNERCİ! yok artık! diyerek içeri daldım, nerelisiniz filan Araplarmış ama baklava filan satıyorlar. içerisi de kalabalık baya bir alıcısı var. Türk yemeği bu biliyor musunuz siz haaa dedim hee dedi yüzsüz, hem çalmış bizim yemeği üzerinden para kazanıyor bir de sırıtık. karnım da açtı bi deneyelim bakalım nasılmış, dedim. o sırada şu yukarda ki çifti gördüm, döner müptelasıymışlar.. dedim sen bir de ayranla ye bak nasıl güzel olur.. zaten buranın döneri de bi garip içine elli tane şey koyuyorlar sosu ayrı filan. bizim oranın kini tutmuyor maalesef.. karnımı doyurdum ama yine de kendime kızmaktan vazgeçemiyordum (gergin bi günümdü) hay senin Ecem bi işin de düz gitsin diye ben yine kendime küfrettim. Neyse ki Smirnoff İce diye birşey var, yapanın düşünenin ve dahi satanın sırtı yere gelmesin. mutluluk hormonu olmalı onun içinde yarabbim nasıl güzel birşeydir o! tabi ben promili alınca kendime kızmaktan vazgeçip işimi yapayım bari dedim. öyle etrafta dolanıyorum cıstak cıstak müzik çalıyor başıma ağrı çıkmış, gözüm seyriyor kopan! insanları çekiyorum ki bu amcayı gördüm. kendi kendine kafa sallıyor lakin müzik öyle rockla uzaktan yakından alakası yok. alla alla dedim yanına yanaştım ki, amcam takmış kulaklığı takılıyor kendi çapında. "iyi fikir" dedim güldüm, kulaklığın birini verdi çalan "billy idol" müş. 80lerin güzel rockçılarından bir amcamız, aha dedim sevdim ben bunu. beraber dinledik bir süre gülüştük filan ben işime döndüm sonra.. bir hatun sahne aldı akabinde aslında hatun değil "transseksüel" fakat, ben kadın değilim onun yanında, kendisi tanrıça olabilir bende meleği filan en fazla. o topuklunun üzerinde dans et, şarkı söyle üzerine bir de cilve yap. ben de paspal fotoğrafçı! utandım resmen, göz göze gelmemeye çalıştım. (fotoğraflara üst sağ köşede fotoğraf-flickr butonuna tıklayarak ulaşılabilir) gel zaman git zaman metronun saatini kaçırmayalım dedim ayrıldım mekandan. gece metrosu da çok zahmetli iş elli tane metro değiştiriyorsun istediğin yere gitmek için. ben zaten yorgun yürümeye takadim yok. ha bir de metroya binmeden bir "bok içinde badem kadınlar" klasiği olan, içmenin üzerine yenilen hamburger seansını gerçekleştirdim. aklıma marmara büfe sokağının köşesinde ki mc donalds ve bizim orda geçirdiğimiz sayısız gece geldi. (kapitalist değiliz ama hamburger severiz.) ben muhteşem bir keyifle hamburgerimi yedim, üzerine de bir sigara içtim bilmem kaçıncı metroya bindim uyukluyorum. arkada nası bir gürültü ama kakarkakaka diye ingilizce ama katledilmiş bir ingilizce. en sonunda dayanamadım döndüm arkaya, ergence bir çocuk "good morninngggg!!" dedi, aval aval baktım, saol gözüm de ne ayak dedim. ama bu ağır abla tavrım, çocuğun geçen sene istanbula gittiğini öğrenmemle son buldu tabi. Adeta toprağım! filan diyecektim zor döndüm kıyısından. yalnız gariptir kibunlar Taksimde eğlencek mekan bulamamışlar. sadece İstiklal de yürümüşler filan. nassı yaaa? dedim sonra öğrendim ki Brazilyalılar. tabi dedim, sizin eğlence yanında bizim ki sıradan gelmiş.. sizde haklısınız yani sizin dansçıların yanında bizim dansözler tessettürlü hacı! bir daha sefere Çiçek Pasajına bekleriz dedim, evime gittim..
Yorum Gönder