Dila Hanım 'ın bilinçaltımda ki yeri

17 Ağustos 2010 Salı 02:36 Gönderen tamarra




ÖN BİLGİ


Kaç yaşımdaydım hatırlamıyorum Dila Hanım'ı ilk izlediğimde ama Mıhlı'daydım ve yazdı. Demek ki yaz aylarını komple orada geçirebildiğim eski günlerdeydi, çocuktum. Televizyonda Türkan Şoray ve Kadir İnanır ikilisi, DİLA HANIM. Evimizde ki bütün hanımlar ki özellikle teyzem Kadir abi hastası, ne yapılır oturulur izlenir. Dila Hanım'a kitlendim lakin ben, burnunda ki hızmaya. pırlantaydı, güzeldi, kusursuz bir tabloya konmuş kelebek gibiydi.." Teyze bende istiyorum" aa tabi kızım dedi her zaman ki destekçi yanıyla, babana söyle 18ine gelince sana pırlanta yaptırsın. babam pek kaale almadan "bakarız" dedi geçti. 22 yaşındayım, içimde ki "hızma tutkusu" hiç geçmedi. 


İkinci ÖN BİLGİ


Pardon filminde şöyle bir replik vardır ki kızlarla sık sık tekrarlarız bunu:
-İbrahimin böyle gereksiz dallamalıkları vardır!


İşte bu laf, benim sinir harbiyle vücudumda bir takım değişiklikler yapma halime yakışır en çok. Kafam atar yanımda ki dallamaya, giderim dövme yaptırırım, sonra saçımı boyarım, kahkül keserim (besleme gibi) mavi olur o saç mor ya da kırmızı, sonra biraz daha dövme, kulağım da bilmem kaçıncı delik tırnakları dibinden kes. bu sinir harpleri bende bazen cidden tehlikeli boyutlar alabiliyor, bir keresinde klavyenin bütün tuşlarını tek tek çıkarmıştım..


Türk ve Dönerci tesadüfleri


Bugün çok sıradan bir gün olarak başladı aslında, günlerdir halledemediğim telefon sorununu halledicektim ilk olarak. (bu telefon sıkıntısı da geldiğimden beri bir düzelemedi. Fido denilen şirket AVEA yı aratır derecede dandik bir oluşum. bulduğum bütün FİDO merkezlerini ateşe vermek gibi bir planım var) Sonra türk bir arkadaşımla buluşucaktım (Yaşare), dövme yaptırmak istiyordu mekan sormuştu. Bizim türk kafesinde çalışıyor. gayet güzel güzel giyindim sakin sakin çıktım evden, hatta kafama yemeni bile taktım, keyfim gıcır. kulağımda Ahmet KAya'nın en atarlı şarkılarıyla yürüyorum Downtown da.. bir de baktım bizim Kürt Bayram (hani festivalde tanıştığım Diyarbakırlı) AA tesadüfe bak diyerekten beraber yürümeye başladık. annesi hastaymış, kardeşi gitmiş yanına. ölmek üzere diyor bunda da şeker çıkmış. İçimi şişirdi o bütün neşe gitti, geçmiş olsun dedim ve kafeye girdim. Lakin bizim hatun beklememiş beni, telefonumda çalışmıyor (götüm yani), Kafe den aradım, (acelesi varmış da) adres verdi gidicem. Tam çıkarken daha önce tanıştığım iki kız dan biri, tavla oynuyor. Film Festivalinin adını verdim canınız sıkılırsa gelin dedim gittim, buldum Yaşareyi. Alışveriş merkezinde, annesi kardeşi için filan hediye bakıyor öyle. Ekimde dönücekte. Neyse biz öyle hacı bu nası filan derken bir ses "öğrencimisiniz" aa evet de ne bu ya bugünlerde Türk cenneti Berlin gibi burası ahaha. öğretim görevlisi bir kaç Atatürkçü vatandaşımız, kongre varmış gelmişler. Ucuz mekan bit pazarı filan arıyorlar. Haritadan bende mekan tarif ettim, görülesi yerler (sanırsınız 20 senelik Vancouverlıyım) Şükrandı kadının adı, çıkardı çantadan "memleket elması" verdi.. Türkiyeden buraya Elma getireni ilk defa gördüm ya bişi demedim, telefonumu filan aldı. Artık gezdirirsin dedi, he dedim uzaklaştık.
-aa kızım konuşma burdaki türklerle nası dedikoducu onlar varya kafede kimlerin dedikodusu dönüyor şaşarsın.
-e yok artık burda da mı?
-en çok burda asıl. saf mısın?
hay dedim nikahına senin. alacağını aldı Yaşare, bende FİDO ya gideyimde telefonu halledeyim dedim. gitmez olaydım anasını sattiim. 20 dk müşteri temsilcisiyle konuş, o seni telefona versin bilmem nerdeki müşteri temsilcisiyle konuş. pasaport numaran oyun şuyun buyun yarım saat sonra adam sana desin "üzgünüz halledemiyoruz" o an bütün şartellerim attı, gözüm filan seyridi, elim ayağım dolandı sessizce uzaklaşttım. Geçmedi tabi, zaten okuldada problem çıktı. Aydın Doğan gene başımı yaktı, bir sene fazladan matematik biyoloji fizik filan kültür dersleri almam gerekiyormuş. (meslek lisesi ezikliği) Evde bulamadık, köpek de pahalı. Böyle bir anda olumsuz herşey doluştu beynime, birbirleriyle didişmeye başladılar. Birinin dediğine öteki kızıyor, diğeri küfrediyor, beriki atakta. Beynim içi 3. dünya harbi. 
-Yaşare şu dövmeci nerdeydi?
-aa dövme mi yaptırcan?
-yok hızma.
aldım yol tarifini, küfrede küfrede gidiyorum gene. Bu halim öyle tanıdık ki, kaç kere denk geldik bu Ecemle. Bi tarafta yapma etme kızım çok acır diyor, diğeri salla amk zaten kafan atmış. Gene lönk diye karşıma çıkan DÖNERCİ şaka mısınız yaaaaa??? yanyana iki tane hemde, ALADDİN DONAİR ve BABYLON DONAİR döner de yazmıyor zaten donair ne yaaa?? buldum ADRENALİNE diye bir yer, bakırköy de ki tünel miydi işte orayı andırıyor. canın acısında gör sen diyen tarafıma Dila Hanım özentisi taraf karşı çıkıyor. Sorun şu, Dila Hanım hızması yok. (zaten elin kanadasında beklemiyordum bulmayı da bi ümit işte) doldurdum formu, dövme hakkında da bilgi aldım. Daha deli bir yan da var beynimin içinde, "hızma yaptırcağına Türkan Şoray yüzü yaptırsana kızzıaaam" diyen. Oha lan iyi fikir, saçmalama Ecem, ama bi düşüneyim ben.
-bu çok acıyor mu?
-hızlı halletcem merak etme. ehe
kız nasıl tatlı, acımayacağına inandırıyor seni. Zaten benim kafam bozukken acı hissetmemek gibi bir özelliğim vardır ya o özellik nereye gitti şimdi?
20 saniyeden fazla sürmemiştir, iğnenin burnumu delişi. Lakin o nasıl bir acıdır, nası bişeydir. Gözümden yaş geldi, kendimden utandım. (Yine de Dila Hanım dedim, herşey senin için bütün o acılar, sonunda Kadir abi formunda biriyle karşılıklı dans eder vurulurum belki. Kafam da da eşarp var hızmayı da yaptırınca Dila Hanım olucan sanki, mantık çizelgem hoplamış.)Sen kalk 2 saat dövme yaptır ayak bileğine, onlarca iğne girsin çıksın tık tık tık birşey hissetme, küçücük iğne değince ağla. Ama hakkı var Mehmet Bey kadar değildi şimdi. O bir nasır hikayesi, ömrümde çekmediğim acıları bana yaşatan sevgili topuklu ayakkabılarım nasır ve Mehmet Bey üçlüsü, allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın..
Şimdi burnumda bir halka, çıktık dükkandan. Bir de döner yiyelim anasını satiim. Verdim parayı bekliyorum ki güzel yanı ayranda vardı büfede. Anna ne güzel ayran yaa geldiğimden beri içmemiştim ehe filan diye aldım ben dönerimi ayranımı tam çıkıyordum ki duvardaki fotoğraf beni benden aldı, beynime kan sıçradı. Bana döneri veren adamla Fethullah Gülen aynı karede tokalaşıyorlar. Şaka mı şimdi ben Fethocu mübarek bir döner mi yiycem off Allam offf filan dedim, gittim çömdüm bankın birine. İşte tam o sırada anladım ki o acı 20 saniyeyle sınırlı değilmiş. Ağzımın her hareketinde aynı acıyı tekrar tekrar yaşamam gerekmiş. Sigara içerken, esnerken, küfrederken, yemek yerken, su içerken. Haydi hoppa, hızmam ve ben yine de Dila Hanıma bir gram benzemiyorum şerefsizim..
sigara alayım bari, acı acı içicez yolu yok dedim. Satıcı bana şunu dedi, "bir elinizde var diğerinde yok" ben de haklı olarak"ne yok" dedim. o da kendinden emin "OJE" dedi.. günlerdir tek elimde oje diğeri ojesiz geziyormuşum.. 
en azından ayran güzeldi, tuzlu tuzlu..

0 Response to "Dila Hanım 'ın bilinçaltımda ki yeri"

Yorum Gönder